14 Haziran 2008 Cumartesi

Kruvaziyer yolcusu 100 bini geçti

Kruvaziyer yolcusu 100 bini geçti

İzmir’e kruvaziyer yoluyla gelen yolcu sayısı yüz bini geçti. İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, “Yolcu sayısındaki artış kadar önemli olan gelen yolcuların büyük çoğunluğunun artık kent içinde gezmeyi tercih etmesi. Yolcuların yüzde 53’ü tura katılmadan serbest olarak İzmir’de gezmeyi tercih etti” dedi.

İzmir Ticaret Odası’nın öncülüğünde 4 yılda yüzde 0’dan yüzde 20’lere gelen kruvaziyer turizmi, 2008 yılında da kent turizmindeki ağırlığını arttırıyor. Costa Cruises Şirketi’ne bağlı Costa Serena kruvaziyerinin 11 Haziran 2008 tarihli seferi ile 2008 yılında İzmir’e kruvaziyer yoluyla gelen turist sayısı 100 bini geçti. Costa Serena gemisiyle, 109’ü çocuk olmak üzere 3656 yolcu gelirken, 3547 yolcu için 8.774 YTL ayakbastı ücreti İTO tarafından ödendi. 39 otobüs ile Efes, 1 Otobüs ile Çeşme, 6 otobüs ile şehiriçi tur düzenlenirken, 1791 yolcu bu turlara katıldı, 1856 yolcu ise şehir içinde serbest gezmeyi tercih etti. Serbest hareket eden turistlerin gezmek için genel olarak şehir merkezini, Kemeraltı, Agora, Kadifekale, Balçova’yı tercih ettikleri görüldü.

SERBEST GEZENLERİN SAYISI ÇOĞUNLUKTA

İTO Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş, geçtiğimiz yıl 26 Haziran’da gelen 41’inci gemi ile yüzbininci yolcu sayısına ulaşıldığını belirtirken, bu yıl ise 39’uncu gemi ile 101 bin 378’inci yolcuya ulaşıldığına dikkat çekti. Demirtaş, “Rakamlar her geçen yıl artıyor, kruvaziyer turizmi İzmir’de her geçen gün gelişiyor” dedi. 39 gemi ile gelen yolcular için İTO olarak bugüne kadar 222 bin 759 YTL ayakbastı ücreti ödediklerini kaydeden Demirtaş, “Her gemi öncesinde Odamız elemanları limanda masa kuruyor, turistlerin sorularına yanıt veriyor, ücretsiz olarak İzmir Guide dağıtıyor. Şu ana kadar 6 dilde ücretsiz olarak 40 bin İzmir Guide dağıttık” diye konuştu.

İzmir’in yakınında bulunan Bergama, Efes gibi ören yerlerini turistlerin görmek istemesinin son derece normal olduğunu kaydeden Demirtaş, “Ama biz turistlerin bir kısmının da şehir içinde kalmasını, kentimizi gezmesini, alışveriş yapmasını istiyoruz. Bu doğrultuda çalışmalar yapıyoruz. Çok yakında bu konuda anket çalışması uygulamaya başlayacağız. Kentimizi çeşitli dokümanlarla tanıtıyoruz, acentelerle görüşüyoruz. Rakamlar da bu çalışmalarımızın olumlu sonuç verdiğini gösteriyor. 11 Haziran itibariyle İzmir’e gelen turistlerin 47 bin 460’ı turlar ile gezmeyi tercih ederken, 53 bin 798’i yani yarıdan fazlası serbest olarak İzmir içinde gezmeyi tercih etti” dedi. Kruvaziyer sayesinde İzmir’de gezen turist sayısının her geçen gün arttığını vurgulayan Demirtaş, “Üyelerimizin, esnafın da hazırlık yapması lazım. Yabancı dil bilen eleman çalıştırmalarını, yine yabancı dilde etiket ve tarifeler hazırlamalarını hep söylüyoruz. Bunları yapanlar zaten turizmin faydalarını görüyor” diye konuştu.

YENİ LİMAN İLE ZİRVEYE ÇIKACAK

Geçtiğimiz yıl 288 bin olan kruvaziyer yolcu sayısının bu yıl 400 bine ulaşmasını beklediklerini ifade eden Demirtaş, İzmir’in kruvaziyer turizmindeki payını ve ağırlığını arttırmak için çalıştıklarını söyledi. Yurtdışında düzenlenen kruvaziyer fuarlarına katıldıklarını, daha denize bile inmemiş yapım aşamasındaki gemilerin rotalarına İzmir’i almaları için çalıştıklarını ifade eden Demirtaş, “Tabii ki mevcut limanımızın kapasitesi, imkanları bir noktaya kadar. Bu yüzden Üçkuyular’da bilindiği gibi yeni bir kruvaziyer limanı yapımı için çalışmalarımız sürüyor. Akdeniz’in en güzel kruvaziyer limanı olacak bu liman tamamlandığında İzmir kruvaziyer turizminde zirveye çıkacak, sadece Akdeniz’de değil bütün dünyada en önemli destinasyonlardan birisi haline gelecek” dedi.

27 Temmuz 2007 Cuma

ana okulu yemek tarifleri

Okul öncesi kurumlarına tam veya yarım gün devam eden çocukların beslenme sorumluluğunu okullar, aileleri ile paylaşırlar. Yiyeceklerin seçimi, hazırlanması, sunumu ve gerekli durumlarda aileler ile bu konudaki işbirlikleri okulların sorumluluğundadır.
Bu yaşlardaki çocuklar hızlı gelişim gösterirler. Çocuk yararlı besinlerden yeterli miktarda, yani yaşına uygun yediğinde dengeli beslenmiş olur. Eğer dengeli ve iyi beslenirlerse sağlıkları da iyi olacaktır. Bu farklı alanları da olumlu etkileyecektir. Sağlıklı olduklarında çocuklar çabuk hasta olmazlar, çünkü vücutları hastalıklara karşı daha güçlü ve kuvvetlidir. Dişleri çabuk çürümez çünkü yedikleri sayesinde dişleri ve kemikleri sağlamdır. Yedikleri yararlı besinler boylarının da uzayabileceği yere kadar uzamasını sağlar. Sağlıklı oldukları için hareketli olurlar, koşup, oynarlar böylece bedenleri güçlenir. Beslenme yeterli olduğunda, bu yaşlarda son derece önemli olan beyin gelişimleri olumlu etkilenir. Sağlıklı beslenme okulda yeni şeyler öğrenirken dikkatlerini vermeleri, denileni anlamaları, anlatmada başarılı olmaları için gereklidir. Beslenmeleri yeterli olduğunda başarılı olurlar. Okulda başarılı olduklarında kendine güvenleri artar ve mutlu olurlar.

Öğretmenlerin beslenme konusunda bilgili ve bilinçli olmaları, hem aileleri hem de okul ortamını desteklemeleri açısından çok önemlidir. Öğretmenin çocuklar ile birlikte yemek yemesi, onlara örnek olması ve bu sürenin çocuklar ile birlikte sohbet ederek keyifli geçirilmesi, okul ortamında sağlıklı ve dengeli beslenmenin ilk adımıdır.
Temel Besinler
· Sebze-Meyveler: Yararlı besinlerin ilk grubu sebze ve meyvelerdir.
Sebze ve meyveler yararlı besinlerdir çünkü bu yiyeceklerde vücuda yararlı vitaminler bulunur. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, pazı, semizotu, taze fasulye gibi) ve bütün meyveler (özellikle portakal, mandalina, limon gibi turunçgiller, çilek) ve domates C vitamini içerirler. Vitamin içerdikleri için bu besinler yenildiğinde hastalıklara karşı direnç artar.
Kurubaklagiller-Yumurta-Et : Büyüme ve gelişmeyi sağlayan yararlı besinlerin ikinci grubu ise kurubaklagiller, yumurta ve et grubudur.
Bunlar hastalıklara direnç kazandırırlar. Bu grupta en önemli yiyecekler baklagillerdir. Baklagillere nebati/bitkisel et de denir. Örneğin, kurufasulye, mercimek, nohut, bakla ve bezelye. Bu grupta bir de hayvansal et içeren yiyecekler vardır. Tavuk, balık ve kuzu, koyun, dana eti, kıymadan yapılan köfte, ciğer gibi yiyeceklerdir.
Süt ve Sütten Yapılan Yiyecekler: Diğer yararlı yiyecek grubu da hücre çalışmasında önemli rol üstlenen süt ve sütten yapılan yiyeceklerdir. Peynir, tulum peyniri, çömlek peyniri, yoğurt, muhallebi, ayran, sütlaç, muhallebi ve sütten yapılan çorbalar. Kalsiyum açısından zengin olup, diş ve kemik gelişiminde önemlidir.
Tahıl ve Tahıldan Yapılan Yiyecekler: Bir diğer en temel besin grubu ise tahıllardır.
Buğday, çavdar, yulaf, mısır unundan yapılan ekmek, hamur işleri, bulgur, pilav, şehriye, makarna, börek.
Nişasta, tatlı ve yağ: Temel besinlerin son grubu da nişasta, tatlılar ve yağdır.
Bisküvi, pasta, tatlı, bal, reçel, pekmez, yağlar.
Temel besinlerin yanında su ve diğer içecekleri de (ayran, meyve suları gibi) unutmamak gerekir. Su, besinlerin vücutta öğütülmesini kolaylaştırır ve zararlı maddelerin dışarı atılmasını sağlar. Vücudun %72 sinin (yarısından fazlası) su olduğunu hatırlarsak, her gün bolca su ve diğer içeceklerden içmeli.
Vücuda Zarar Veren Yiyecekler
Şeker, gofret gibi yiyecekler, kızartmalar, tuz ve baharatlar, yağların fazlası, çay, gazoz gibi gazlı içeceklerin fazlası ve açıkta satılan yiyecekler sağlığa zararlıdır.
Şeker, çikolata gibi yiyecekler vücuda enerji verir. Ancak fazlası zararlıdır. Ayrıca çocuğun öğün aralarında şeker, çikolata, gofret yediğinde iştahı kesilecektir. Bu sebeple yararlı gıdaları yemeyecektir. Üstelik şekerli yiyecekler yendikten sonra dişler fırçalanmazsa şeker dişleri çürütür. Bu nedenle şeker/gofret yerine öğün aralarında meyve, havuç, salatalık, peynir, pekmez, yoğurt, kuru meyveler verilebilir. Çocuk dişlerinin çürümemesi için şekerli yiyeceklerden hemen sonra dişlerini fırçalamalıdır.
Kızartmalar vücuda gereğinden fazla yağ girmesine neden olur. Bu yağlar ilerde damar rahatsızlıklarına yol açabilir. Yiyecekleri yağda kızartma yerine yağsız tavada, ızgarada pişirebilir, haşlanabilir.
Tuz belli ölçüde vücut için gereklidir ancak az miktarda kullanılmasında fayda var. Sofrada tuz çocuğun yanına konmamalı veya zararı anlatılmalıdır. Yemeklere tad versin diye acı biber ya da baharat konur. Bunlar da çocuklar için zararlıdır.
Yemeklerde mümkün olduğunca az margarin kullanılmalıdır. Margarin yerine salat yağı ya da ayçiçek yağı, ya da zeytinyağı kullanmak daha sağlıklıdır.
Koyu çay fazla içildiğinde gelişmekte olan çocuğun boyu yeterince uzamayabilir. Fazla çay çocuğu sinirli de yapabilmektedir. Yemekle birlikte içilen çay çocukta kansızlığa neden olmaktadır. Bu yüzden çocuğu küçük yaşlarda çay içirmeye alıştırmamalı. Eğer vermek zorunda kalınırsa da yemeklerden 1 saat sonra verilmeli. Çayı çok açık veya biraz süt veya limon ekleyerek vermek daha yararlı olacaktır. Çay yerine ıhlamur veya adaçayı verilebilir.
Gazoz ve kola gibi asitli, sodalı içecekler çocuğun iştahını kapar ve dişleri çürütür. En iyisi çocuğu küçük yaştan itibaren bu tür çok yararlı olmayan şekerli içeceklere alıştırmamaktır.
Özellikle açıkta satılan yiyeceklerden simit, şerbetli tatlıların ne şekilde korunduğu bilinmemektedir. Çocuğa bu yiyeceklerin sağlıksız koşullarda hazırlandığını, mikrop kapıp hastalanabileceği anlatılabilir. Bunları yemesi önlenebilir.
Sağlıklı/dengeli beslenme aynı zamanda vücuda ve yaşa uygun miktarlarda yenmesidir. Sadece sağlıklı yiyecekleri çocuğa yedirmek değil onların yiyecekleri miktar kadar tabaklarına yemek koymak ya da onların yiyebilecekleri kadar yemek yemesini beklemek de önemlidir. Yiyeceklerin cinsi kadar miktarı da önemlidir.
Günlük/Haftalık Yenmesi Gereken Miktarlar
Çocukların dengeli beslenmesi isteniyorsa yararlı besinlerin beş grubundan da kurubaklagiller, et, yumurtadan; sebze ve meyvelerden; süt-süt ürünleri; tahıl/lifli gıdalardan ve nişastalı besinlerden gün içinde yemeleri sağlanmalıdır. Eğer bu yapılabilirse çocuk dengeli besleniyor demektir. Yararlı besinleriancak dengeli bir şekilde yersek bedenin büyümesini, gelişmesini sağlayabiliriz.
Dengeli beslenmede neyin yenildiği kadar, neleri birarada yenildiği de önemlidir. Örneğin nohutun (protein) yanında pilav (enerji) olması pilavdaki enerji verici değerin vücuda daha yararlı olmasını sağlar. Tek başına yoğurt (protein) yerine yoğurtlu makarna (enerji) yiyen çocuk daha dengeli beslenmiş olur.
Günlük Yemek Planlama Rehberi
Düzenli bir şekilde kahvaltı yapmanın faydası:
Sabah saatleri çocukların zihninin öğrenmeye açık olduğu saatlerdir. Çocuk sabah kahvaltı etmediğinde vücuduna yeterli besin almadığından dikkatini veremeyebilir, kolay öğrenmeyebilir. Bu yüzden okul çağı çocuklarının kahvaltı yapması büyük önem taşımaktadır. Eğer çocuk kuvvetli bir kahvaltı yaparsa derslerinde daha dikkatli olur, derslerini daha iyi anlar ve öğrenir.
Çocuk kahvaltı yapmaya isteksiz olsa bile muhakkak 1 dilim ekmek üzerine reçel, bal veya pekmez sürülebilir, bir bardak süt, bir elma, yumurta, kurabiye, yoğurt verilebilir.
İştahsız/Yemek Yemek İstemeyen Çocuklar
Çocuğun tabağındaki yemeği yemek istememesinin birçok nedeni olabilir. Aşağıda olası nedenler ve yapılabilecekler paylaşılmaktadır. Her sorunda olduğu gibi burada da aile ile işbirliği çok önemlidir. Ev ve okul ortamında paralel davranılması, gelişmelerin paylaşılması bu sorunun üstesinden gelinmesi için ilk adımdır.
Eğitimcinin çocuklar ile birlikte yemesi, onlar ile bu süreci birlikte keyifli geçirmesi sorunun üstesinden gelinmesi için önemli bir adımdır. Öğretmenin bu konuda da çocuklara örnek olacağını unutmaması gerekir.
Çocuk özellikle okul öncesi dönemde anne ve babasını örnek alır. Eğer anne ya da baba yemek seçiyorsa çocuk da yemek seçer. Örneğin, anne ya da baba ıspanak yemiyorsa çocuk da yemek istemez. Çocuğa zorla yemek yedirildiğinde de inatlaşma olabilir. “Acıktığım zaman nasıl olsa birileri bana yemeğimi yedirecek.” diye düşünüyor olabilir. Zorla yedirmek yerine çocuğa yeterli zaman tanıyarak yiyebileceği miktarı masada yemesi sağlamaya çalışmalı. Eğer çocuk hala direniyor ve yemiyorsa kesin bir tavırla “Eğer yemeğini yemek istemiyorsan kalkabilirsin ancak diğer öğüne kadar hiçbir şey yemeyeceksin.” denilebilir. Bu davranışta kararlı olunmalıdır.
Çocuğun tabağına yiyebileceğinden fazla yemek konduğunda da yemeyebilir. O nedenle tabağına yiyebileceği miktarda koymalı ki sorunlar yaşanmasın. Yemeğini bitirdiğinde çocuğu “Aferin yemeğini bitirmişsin.” diyerek takdir edebiliriz. Çocuğa istediğinde tekrar alabileceği söylenebilir.
Yiyecekler çiğneyemeyeceği büyüklükte tabağına konuduğunda da çocuk yemek istemeyebilir.Çocuğun önündeki yemek küçük parçalar halinde kesilebilir. Örneğin, çocuğun önüne bir dilim börek koyduğunda yemesi zordur. Küçük dilimlere kesilirse bu sorun halledilmiş olur.
Çocuk tabağına konulan yemeğin tadını sevmediği için yemeyebilir. Ancak çocuklar bazen yararlı olsa da bazı besinleri yememekte ısrar eder. Bu durumda çocuğu zorlamak hiçbir çözüm getirmez. Çocukların sevmediği yiyecekleri çocuğa zorla vermek yerine bu yararlı besinler farklı şekillerde verilebilir. Örneğin, çocuklar süt sevmiyorsa sütlaç yapılabilir, sütü kakao ile verilebilir ya da sütten yapılan besin olan yoğurt veya sütten yapılmış çorbalar verilebilir.
Çocuğun yorgun, uykusuz, hasta olması veya hastalığın nekahat dönemind olmasından dolayı iştahı olmayabilir. Bu gibi durumlarda çocuğun yemesi için ısrar etmemeli. Örneğin çocuk hastalığı sırasında yeterli sıvı aldıysa (su, ıhlamur, ayran ve limonata gibi) bir iki gün boyunca az yemesi sorun yaratmaz. Çünkü hastalığın bitiminde hastalık süresince kaybettiği besinleri tekrar almaya başlayacaktır.
Yemek yenilen masanın temiz, bakımlı ve hoş görünmemesi çocuğun iştahıcı kapayabilir. Çocukların yemek yediği ortamı daha cazip hale getirmek için masaya güzel bir örtü serilebilir, renkli peçeteler kullanılabilir vb.
Çocuklara masayı hazırlarken bazı sorumluluklar vererek yemek zamanını cazip hale getirebilir. Böylece kendi hazırladıkları masada yemek yemesi çocukları sevindirebilir.

Çocuk ve Kitap

okul öncesi - çocuk eğitiminde kitabın yeri
İyi bir okuma alışkanlığının iki temel koşulu vardır.Bunlar; okuma sabrı ve okuma zevkidir.Okuma kültürü denilen bu iki alışkanlık da,aile ve okulda kazanılır.Bu nedenle, okuma ilgisinin geliştirilebilmesi için aile ve okul, çocuğa faaliyet olanakları hazırlamalıdır.
Hurlock’a göre, çocuğun okuma zevkini, kültürel koşullar etkiler.Ancak, gerek okuma ilgisinin yoğunluğunda, gerekse okuma miktarında, bireysel farklılıklarında öneminin de büyük olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.Örneğin, üstün yetenekli çocuklar, normal çocuklardan iki veya üç kat daha çok okurlar ve okuma amaçları bilgi edinmek noktasında yoğunlaşır.
Önceleri çocuk için kitap bir oyuncaktır.O, sadece kitap sayfalarını çevirmekten hoşlanır.Bu eylem, onun küçük kas koordinasyonunun gelişmesinde yararlı olur.2 yaşından itibaren çocuk, tamamı resimden oluşan, bez veya kalın kartondan yapılmış, elinde tutabileceği küçük kitapları sever.3-4 yaş çocukları, kendilerine resimli öykü kitaplarının okunmasını ister.Çocuk bir kitaba aşinalık kazandıkça, öyküyü anımsamaya başlayacak ve özellikle pek çok kez tekrarlanan söz ve cümleciklerde ana-babaya katılacaktır.Çocuk, bir şiirin bir sonraki uyaklı dizesini tahmin etmenin veya bir öykünün çok iyi bilinen bir cümlesini tamamlamanın sağladığı tatmin duygusundan çok büyük zevk alır.Bu yüzden bunu yapabilmesi için elverişli bir ortam oluşturmak yararlı olacaktır.Ana-babayla birlikte okuma, çocuğu okumaya katılmaya özendirir; onun, okuma deneyiminde önemli bir rol üstlenmesini kolaylaştırır.Öykü ve resimler hakkında konuşmak, çocuğun okumaktan aldığı zevke ve kavrayış gücüne pek çok katkıda bulunur.
Çocuklar, birlikte okuduğunuz kitaplarla çoğunlukla kendi deneyimlerini anımsayacaklardır.Bir öykü, pek çok başka deneyimi ya da anıyı çağrıştırabilir.Kitaplar hakkında konuşmak, çocukların okudukları öykülerle bütünleşmelerini ve kendilerini gerçek bir okur gibi hissetmelerini sağlamanın en etkili yollarından biridir.Bu yolla bir yandan çocuğun kelime dağarcığı zenginleşirken, bir yandan da ona, bazı zihinsel kavramları anlama fırsatı verilmiş olur.
Çocuklar, çok iyi bildikleri kitapları okumaktan çok zevk alır ve bu şekilde bir hayli güven kazanırlar.Okumayı öğrenmeye ve sayfa üzerindeki sözcükler hakkında giderek daha fazla şey fark etmeye başladıklarında, aşina oldukları bir kitaba ilişkin bilgiler onlara yardımcı olacaktır.Onları, bildikleri kitaplarda yer alan sözcüklere ve harflere daha dikkatli bakmaya özendirebilirsiniz.Çocuklar okula başlayıp kendi kendilerine okuyabilir olduktan sonra bile, iyi bildikleri bir kitabı okudukça sık oranda okumayı hala isteyebilirler.Bu,okuma açısından yerlerinde saydıkları anlamına gelmez.İlerleme, gelişme her zaman bir sonraki kitaba geçme olarak düşünülmemelidir.
Çok deneyimli okuyucular bile bir kitabı yeniden okumaktan zevk alırlar.Küçük yaştaki çocuklar, bir kitabı birkaç kez dinleyerek bir öyküyü o kadar iyi öğrenirler ki onu kendi sözcükleriyle yeniden anlatabilirler.Çocuklar, zaman zaman kitabın dilini kullanarak öyküyü canlandırmaktan da büyük zevk alabilirler.Tüm bunlar, onların hayal gücünün ne kadar geniş olduğunu gösterir.
Çocuklara okuma ilgisi kazandırmak üzere okulda öğretmenler iki temel görüşten söz ederler.Bunlardan ilki, çocukların süratli okumalarını sağlayacak okuma yeteneğini geliştirmek, ikincisi ise, onlarda okumaya karşı büyük bir arzu uyandırmak ve zengin okuma malzemesi hazırlamaktır.
Çocukların kendine güven duyarak ve akıcı bir biçimde, duraksamadan okuyabilmeleri için birtakım riskler almaları ve hata yapmaları gerekir.Bunu yapabilmeleri için de onlara fırsat tanınmalıdır.Çocuklar hatalarını fark ederek ve düzelterek öğrenirler.Bu da zaman alır.Çocuklar okurken, bir sözcükte her takıldıklarında yetişkinler sık sık araya girip düzeltmeye çalışırlarsa, birer okur olarak kendilerine duydukları güveni baltalamış olacaktır

Kardeş ilişkileri

Yeni bebek gelince
Yeni bir çocuğun dünyaya gelecek olması, anne-baba için olduğu kadar diğer çocuklar için de önemli ve hayatlarında değişikliklere sebep olacak bir hadisedir.
Çocuklar karar faslında ne kadar karışmasalar bile (uygun olanı da budur. Bu sadece anne-babanın alması gereken bir karardır) anne-babalarını, odalarını velhasılıkelâm hayatlarını paylaşacakları yeni aile ferdine onların da hazırlanmaları gerekir.
Ona kardeşi olacağı ne zaman söylenmeli
Çocuğunuz okul çağında ise hemen haberdar olmasında bir mahsur yoktur. Ama okul öncesi çağda ise aşağıdaki uygulamalara gidilebilir.
9 ay çocuk için uzun bir süredir. Ona hamileliğin ilk aylarından doğacak bebekten bahsederseniz hemen görmek isteyecektir. Bu yüzden ilk 3-4 ay geçtikten sonra söylenmelidir. Söylemeden hamileliğin sorunsuz olduğundan emin olunmalıdır. Yoksa olumsuz bir durumda çocuğun bu şoku atlatması daha zor olacaktır.
Eğer siz söylemeden komşu, akrabaların yardımıyla çocuk öğrenmişse ya da kendi fark etmişse artık gizlemenin hiçbir anlamı yoktur.
Ne zaman doğacağını sorduğunda aylardan bahsetmek yerine kar yağdığında ya da ağaçlar çiçek açtığında gibi ifadelerle anlatmayı deneyin. Çünkü okul öncesi çocuklarında henüz zaman kavramı gelişmemiştir.
Hamilelik sürecinde
Çocuğun yanında sürekli ne kadar yorgun olduğunuzdan bahsetmeyin. Yaramazlıkları karşısında durumunuzdan bahsederek çocukta suçluluk duygusu oluşturmayın.
Dinlenmeye ihtiyacınız olduğunda açıklama yaparak babasının yanına gönderin.
Kardeşine duyduğu merakını gidermek için ekografiye götürmeyin. Bu çocuk için ürkütücü bir deneyim olacaktır. Bırakın hayal etsin.
İlk kıskançlık tohumları
Evlerimizde ilk tohum, ikinci bir çocuğun dünyaya teşrif edeceğinin anlaşılmasıyla başlar. Başlangıçta ilginç görünen durum annenin son aylarında ağırlaşması ile isteksiz ve yorgun görünmesi ve çocuğu kucağına alamayışıyla kaygılandırıcı hale gelir. Çocuk bu durumdan tedirgin olur ve sevilmediği hissine kapılır. Bunu sınamak için bir dizi harekete girişir: Annenin çevresinde dolaşır, huysuzlaşır, ağlar, olmadık isteklerde bulunur, annenin sabrını ölçer. Anne sabırsızlandıkça onun kaygısı daha da artar.
Asıl gümbürtü eve kucakta bir yabancıyla gelinmesi ve herkesin o küçük yaratığın etrafında pervane olmasıyla kopar. Çocuk kız ise yeni doğan bebeğin de kız olması durumunda Ben varken ona ne gerek vardı Demek ki beni istemiyorlar diye düşünürken, bebek erkekse onun farklı olduğundan dolayı daha çok sevildiğini düşünmeye başlar.
Sonu gelmeyen komşu, akraba tebrikleri, gelen onlarca hediyeye, eskiden herkes onunla ilgilenirken şimdi pabucunun dama atılması da eklenince bebeğe karşı bir kızgınlık ve kıskançlık hissi geliştirir.
Evet artık o sevilmediğine kanaat getirmiştir. Çünkü artık yerini yeni gelen bebek almıştır.

Annenin Çocuğun Yaşamındaki Yeri

Bebek için anne, dünyanın tamamıdır.Bu ilişkiden doğan güven duygusu,çocuğun gelecekte kuracağı bireyler arası ilişkinin temelini oluşturur.
Anne - çocuk ilişkisindeki süreklilik, tutarlılık, aynılık çocukta temel güven duygusunun özünü oluşturur.Bebeklik çağında elde edilen güven duygusunun niceliği,bebeğe verilen besinlerin yada yapılan sevgi gösterilerinin niceliğine değil daha çok anne � çocuk ilişkisinin niteliğine bağlıdır.Yaşamın ilk yılında çocukla kurulan duygusal iletişim, çocukta güven yada güvensizlik duygularının oluşumuna neden olur.Bu dönemde bebeğin psiko-sosyal görevi,güvenmeyi öğrenmektir.Bebek ile annesi arasındaki ilişkiden doğan güven duygusu, çocuğun gelecekte kuracağı bireylerarası ilişkilerinin temelini oluşturur.
Bebek için anne dünyanın tamamıdır.Anne gülümsedikçe bebekte gülümser ve karşılıklı sıcak bir ilişki başlar.İşte bu karşılıklı olumlu ilişki, güvenin temelini oluşturur.Bebekte bu duyguyu doyurmayan anneler, kendine güveni olmayan kişilerin yetişmesine ortam hazırlar.
Kısaca, anne, bebeğin davranışlarına duyarlıysa, bebek anneye güvenle bağlanmakta, bebeğin etkileşime girme isteklerini reddediyorsa, bebek bu duygudan yoksun kalmaktadır.
Dört farklı anne yaklaşımından söz edilebilir;
1.Duyarlı anne , bebekten gelen işaretlere ve iletişim simgelerine olumlu tepki verir.Sağlıklı bir etkileşim ortamını hazırlar.Buna karşılık duyarsız anne , son derece keyfi bir yaklaşımla ilişkiye katılır.Kendi arzuları ön plandadır.Ruh hali ilişkiye yön verir.
2.Kabul eden anne, çocuğuna bakma ve ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğunu genellikle üstlenir.ara sıra sinirlilik belirtilerini gösterir.Buna karşılık reddeden anne, çocuğa karşı sevgi ve şefkatini gölgede bırakan öfke ve içerleme duyguları ile doludur.Çoğunlukla çocuğa sinirlenir ve ceza ile bir denetim kurmaya çalışır.Çocuğunu kucağına almaz, okşamaz.Çocukla tensel temas kurmaz, onunla bir bakıcının ilgilenmesini sağlayarak, kendi yaşantısını sürdürür.
Sekiz aylık bebeğini isteksiz bir şekilde kucağına alan anne, onun bu isteksizliğine karşı, bebekte de elleri ve ayaklarıyla irkilme tepkisi gördüğünü söylüyordu.Böyle bir ortamda büyüyen çocuk, anne sevgisi ve korunma ihtiyaçlarının karşılanamamasından doğan bir duygusal açlık içindedir.
3.İş birliği eğilimli anne, Çocuğun özerkliğine saygı duyar.Nadiren onun üzerinde doğrudan bir denetim kurmaya çalışır.Buna karşılık mücadeleci anne, çocuğun o andaki ruh halini veya etkinliğini yeterince dikkate almadan, kendi arzularını ona zorla benimsetmeye çalışır.
Annenin isteklerinin aşırılığı karşısında başarısızlığa uğrayan çocuk, bir yandan kendi gözünde de değersizleşirken öte yandan cesareti kırıldığı için başarı için çaba göstermez.
Yine bu gruptaki bazı annelerin aşırı koruyucu tavrı, çocuğun kendi kendini yöneten, özerk bir birey olmasını engeller.Murathan Mungan, Yüksek Topuklar isimli kitabında (2002), bu gruba giren anneleri şöyle betimler:�Umumi yerlerde çocuklarına gösterdikleri ilgide her zamankinden fazla bir şey vardır.Hem çevreye ne kadar iyi bir anne olduklarını gösterme fırsatını kullanmak isterler hem de bulundukları yeri yalnızca kendi egolarıyla işgal etmeye uğraşırlar.Çocuklarına ilişkin her şey ;yemek yemeleri, uyumaları abartılı bir seremoniye,çirkin bir teşhirciliğe dönüşür.�
4.Erişilebilir-ulaşılabilir anne,çocuğun iletişim girişimlerini tanır ve belli uzaklıktan da bunları fark eder;dolayısıyla dikkati kolaylıkla çocuğa çevrilir.İlgisiz, kayıtsız anne ise kendi etkinlikleri ve düşünceleriyle fazlasıyla meşgul olduğundan, çocuğun iletişim girişimlerini çoğunlukla fark etmez.
Annenin mutluluğu ve ruh sağlığı, çocuk yetiştirmedeki etkinliği açısından da özel bir önem taşır. İlgili anne, sadece çocuğu doğrultusunda yaşamak yerine, kendisi için de bir şeyler yapıyorsa, çocuk da kendi adımlarıyla gelişip öğrenmeyi başaracaktır.Kendi ilgilerini geliştirmeye devam eden anneler çocuklarında da benzer girişimleri destekler.
Annenin kişisel yaşamı iyi gittiğinde, çocuğuyla çok daha iyi bir ilişki içine girer.Söz gelişimi mesleğini icra etmenin mutluluğunu yaşayan ve eşiyle iyi ilişki içinde olan bir, annenin çocuğuna karşı tutumu olumludur.Buna karşılık, anne bir şeylerden endişe duyduğunda, çocuğun hareketleri daha fazla canını sıkacaktır.
Ev işleri dışında başka hiçbir uğraşı olmayan yada eşiyle mutsuz bir birliktelik içerisinde olan bir annenin çocuğuna karşı tavrı olumsuz olabilir.Böyle bir durumda yaşanan bir problem,çocuğun davranışından çok, annenin ruh haline bağlı olabilir.
Babanın �dolaylı görevinden biri� de sıcak anne- çocuk ilişkisinin zeminini hazırlayabilmektir.Yapılan bazı araştırmalara göre, böyle bir ilişkinin gerisinde, �destekleyen baba� faktörünün olduğu görülmektedir.
Eğer baba, sorumluluklarının bilincinde bir bireyse, bu durum annenin rahatlamasına ve çocuğuyla sıcak ilişkiler geliştirmesine sebep olur.
Sonuç olarak, mutlu ve doyumlu çocuklar yetiştirebilmek için, öncelikle annenin mutlu ve doyumlu bir birey olması gerekir.
�Anneliğe hazırlık� , özel önem taşır. Anneliğe hazır olan birey, çocuğuyla bütünleşir, onunla tensel temas içindedir. Onun, anne sütünden dolu dolu yararlanmasına olanak verir.Buna bağlı olarak çocuğu için �yeterli duygusal besi�yi ona aktarabilir.Böyle sıcak ve sevecen bir çevrede de, istenen �sağlıklı etkileşim ortamı kendiliğinden oluşur

okul öncesi - çocuk eğitiminde kitabın yeri

İyi bir okuma alışkanlığının iki temel koşulu vardır.Bunlar; okuma sabrı ve okuma zevkidir.Okuma kültürü denilen bu iki alışkanlık da,aile ve okulda kazanılır.Bu nedenle, okuma ilgisinin geliştirilebilmesi için aile ve okul, çocuğa faaliyet olanakları hazırlamalıdır.
Hurlock’a göre, çocuğun okuma zevkini, kültürel koşullar etkiler.Ancak, gerek okuma ilgisinin yoğunluğunda, gerekse okuma miktarında, bireysel farklılıklarında öneminin de büyük olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.Örneğin, üstün yetenekli çocuklar, normal çocuklardan iki veya üç kat daha çok okurlar ve okuma amaçları bilgi edinmek noktasında yoğunlaşır.
Önceleri çocuk için kitap bir oyuncaktır.O, sadece kitap sayfalarını çevirmekten hoşlanır.Bu eylem, onun küçük kas koordinasyonunun gelişmesinde yararlı olur.2 yaşından itibaren çocuk, tamamı resimden oluşan, bez veya kalın kartondan yapılmış, elinde tutabileceği küçük kitapları sever.3-4 yaş çocukları, kendilerine resimli öykü kitaplarının okunmasını ister.Çocuk bir kitaba aşinalık kazandıkça, öyküyü anımsamaya başlayacak ve özellikle pek çok kez tekrarlanan söz ve cümleciklerde ana-babaya katılacaktır.Çocuk, bir şiirin bir sonraki uyaklı dizesini tahmin etmenin veya bir öykünün çok iyi bilinen bir cümlesini tamamlamanın sağladığı tatmin duygusundan çok büyük zevk alır.Bu yüzden bunu yapabilmesi için elverişli bir ortam oluşturmak yararlı olacaktır.Ana-babayla birlikte okuma, çocuğu okumaya katılmaya özendirir; onun, okuma deneyiminde önemli bir rol üstlenmesini kolaylaştırır.Öykü ve resimler hakkında konuşmak, çocuğun okumaktan aldığı zevke ve kavrayış gücüne pek çok katkıda bulunur.
Çocuklar, birlikte okuduğunuz kitaplarla çoğunlukla kendi deneyimlerini anımsayacaklardır.Bir öykü, pek çok başka deneyimi ya da anıyı çağrıştırabilir.Kitaplar hakkında konuşmak, çocukların okudukları öykülerle bütünleşmelerini ve kendilerini gerçek bir okur gibi hissetmelerini sağlamanın en etkili yollarından biridir.Bu yolla bir yandan çocuğun kelime dağarcığı zenginleşirken, bir yandan da ona, bazı zihinsel kavramları anlama fırsatı verilmiş olur.
Çocuklar, çok iyi bildikleri kitapları okumaktan çok zevk alır ve bu şekilde bir hayli güven kazanırlar.Okumayı öğrenmeye ve sayfa üzerindeki sözcükler hakkında giderek daha fazla şey fark etmeye başladıklarında, aşina oldukları bir kitaba ilişkin bilgiler onlara yardımcı olacaktır.Onları, bildikleri kitaplarda yer alan sözcüklere ve harflere daha dikkatli bakmaya özendirebilirsiniz.Çocuklar okula başlayıp kendi kendilerine okuyabilir olduktan sonra bile, iyi bildikleri bir kitabı okudukça sık oranda okumayı hala isteyebilirler.Bu,okuma açısından yerlerinde saydıkları anlamına gelmez.İlerleme, gelişme her zaman bir sonraki kitaba geçme olarak düşünülmemelidir.
Çok deneyimli okuyucular bile bir kitabı yeniden okumaktan zevk alırlar.Küçük yaştaki çocuklar, bir kitabı birkaç kez dinleyerek bir öyküyü o kadar iyi öğrenirler ki onu kendi sözcükleriyle yeniden anlatabilirler.Çocuklar, zaman zaman kitabın dilini kullanarak öyküyü canlandırmaktan da büyük zevk alabilirler.Tüm bunlar, onların hayal gücünün ne kadar geniş olduğunu gösterir.
Çocuklara okuma ilgisi kazandırmak üzere okulda öğretmenler iki temel görüşten söz ederler.Bunlardan ilki, çocukların süratli okumalarını sağlayacak okuma yeteneğini geliştirmek, ikincisi ise, onlarda okumaya karşı büyük bir arzu uyandırmak ve zengin okuma malzemesi hazırlamaktır.
Çocukların kendine güven duyarak ve akıcı bir biçimde, duraksamadan okuyabilmeleri için birtakım riskler almaları ve hata yapmaları gerekir.Bunu yapabilmeleri için de onlara fırsat tanınmalıdır.Çocuklar hatalarını fark ederek ve düzelterek öğrenirler.Bu da zaman alır.Çocuklar okurken, bir sözcükte her takıldıklarında yetişkinler sık sık araya girip düzeltmeye çalışırlarsa, birer okur olarak kendilerine duydukları güveni baltalamış olacaktır

17 Haziran 2007 Pazar

etkinlik indir

etkinlik indir
etkinlik indirme sitesi hizmete sunulmuştur.